Her Nasılsa Nasıl Yazılır? Güç, Dil ve Toplumun Siyaseti Üzerine Bir Okuma
Bir Siyaset Bilimcinin Düşünsel Başlangıcı
Toplumun dokusunu anlamak bazen bir kelimenin içine sığar. “Her nasılsa” — sıradan görünen ama derin anlamlar taşıyan bu ifade, siyaset bilimi açısından yalnızca dilsel bir mesele değil, aynı zamanda iktidarın ve toplumsal düzenin nasıl meşrulaştırıldığının da bir göstergesidir. Çünkü bir toplumda “her nasılsa” denilen şeyler, genellikle alışkanlıkların, güç ilişkilerinin ve ideolojik kabullerin üzerini örter.
Peki, bir kelimenin yazımı bile güç ilişkilerinin bir parçası olabilir mi?
Doğru Yazım: Her nasılsa mı, hernasılsa mı?
Öncelikle dilbilgisel olarak doğru kullanım “her nasılsa” şeklindedir. İki kelime ayrı yazılır. TDK’ye göre “her nasılsa”, “her ne şekilde olursa olsun” anlamına gelir. Ancak bu ifade, yalnızca bir dil kuralını değil, bir düşünme biçimini de temsil eder. Çünkü biz “her nasılsa” dediğimizde, aslında sistemin sorgulanmadan işleyişine boyun eğeriz.
Bir siyaset bilimci gözüyle bakıldığında, bu ifade çoğu zaman statükonun korunmasını ima eder. Kurumlar içindeki bürokratik tıkanıklıklar, “her nasılsa işler” diyerek meşrulaştırılır. Böylece iktidarın görünmeyen yüzü — alışkanlık, gelenek ve ideoloji — dilin içinde gizlenir.
İktidar, Kurumlar ve “Her Nasılsa” Mantığı
Siyaset bilimi bize gösterir ki, iktidar yalnızca yasa koyanların değil, dilin ve kurumların da elindedir. “Her nasılsa” denilen düzen, bir kez kuruldu mu, sorgulamaya kapalı hale gelir. Vatandaşın sesi, yavaşça bürokrasinin sessiz duvarları arasında yankılanmaz olur.
Bir parlamentoda alınan kararlar, bir kamu kurumunda uygulanan yönetmelikler, hatta bir mahalledeki sosyal normlar bile “her nasılsa” işleyen bir mekanizmanın parçalarıdır. Bu mekanizma, iktidarı süreklileştirir.
Ama şu soruyu sormak gerekir: Her nasılsa işleyen bir düzen, gerçekten demokratik midir?
Erkeklerin Stratejik, Kadınların Katılımcı Yaklaşımı
Toplumsal cinsiyet perspektifinden baktığımızda, “her nasılsa” ifadesi güçle ilişkili farklı yaklaşımları da açığa çıkarır. Erkekler, genellikle stratejik ve iktidar odaklı düşünür; düzeni sürdürmeyi, güç alanını korumayı hedefler. Onlar için “her nasılsa” düzenin devamını sağlayan bir güvenlik alanıdır.
Kadınlar ise toplumsal etkileşim, dayanışma ve katılım üzerinden yaklaşır. “Her nasılsa” onlar için bir kabullenme değil, değişimin çağrısı olabilir. Çünkü demokratik katılımın özü, sorgulamaktır.
Bir kadın siyasetçinin parlamentoda “her nasılsa” denilen bir kuralı sorgulaması, sadece dilsel değil, yapısal bir direniştir.
İdeoloji ve Vatandaşlık Arasındaki Görünmeyen Bağ
Bir vatandaşın “her nasılsa” diyerek geçiştirdiği her sorun, aslında bir ideolojik içselleştirmedir. Bu söylem, itaatin dilidir.
Demokratik vatandaşlık ise bu itaati kırmakla başlar. Her nasılsa değil, “neden öyle?” demekle başlar.
Bir toplum, dildeki edilgenliğini aşmadıkça, siyasette de aktif bir özne haline gelemez. Bu nedenle dilbilgisel bir mesele gibi görünen “her nasılsa” ifadesi, aslında politik öznenin uykusunu temsil eder.
Provokatif Sorularla Bitirelim
Her nasılsa dediğimizde, kim kazançlı çıkar?
İktidar mı, vatandaş mı?
Kurumların durağanlığı mı, toplumun dinamizmi mi?
Ve en önemlisi: Biz ne zamandan beri her nasılsa diyerek susmayı öğrendik?
Sonuç: Dil, Gücün En Sessiz Silahıdır
“Her nasılsa” ifadesi yalnızca bir dilbilgisi konusu değildir; siyasetin, ideolojinin ve toplumsal kabullerin aynasıdır.
Doğru yazımı “her nasılsa” olsa da, asıl mesele onu nasıl kullandığımızdır. Çünkü bazen bir kelime, bir rejimi özetler.
Bir dilin içinde gizlenen iktidar, o dilin sessiz harflerinde yaşar. Ve eğer biz hâlâ “her nasılsa” diyorsak, belki de konuşmaya değil, sorgulamaya başlamanın vaktidir.