İçeriğe geç

Yetişkin merkezcilik nedir ?

Yetişkin Merkezcilik Nedir? Öğrenme Süreçlerine Toplumsal Bir Bakış

Öğrenme, sadece bireysel bir süreç değil, aynı zamanda toplumsal bir deneyimdir. Her birey, etrafındaki çevreyi, kültürel normları ve toplumun değerlerini öğrenme yolculuğunda bir mercek gibi kullanır. Bu yolculuğu, bazen öğretmenlerin yönlendirdiği sınıf ortamında, bazen de hayatın her anında kendi başımıza keşfederiz. Benim için öğrenmenin dönüştürücü gücü, kişiyi sadece bilgiyle değil, aynı zamanda dünyayı daha derinlemesine anlamayla da donatmakta yatar. Ancak bu süreç, her zaman eşit bir şekilde herkes için gerçekleşmez.

Bugün, toplumsal yapıların ve bireysel deneyimlerin öğrenme süreçlerini nasıl şekillendirdiğine dair önemli bir kavramı ele alacağız: yetişkin merkezcilik (adultcentrism). Bu kavram, toplumsal normlar, eğitim politikaları ve kültürel yapılar ışığında, özellikle eğitimde ve toplumda yetişkinlerin bakış açılarının nasıl baskın hale geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Yetişkin merkezcilik, toplumsal ve pedagojik bir olgu olarak, hem bireysel hem de toplumsal etkileri derinden etkiler. Bu yazıda, yetişkin merkezciliği, öğrenme teorileri, pedagojik yöntemler ve toplumsal etkiler bağlamında inceleyeceğiz.

Yetişkin Merkezcilik Nedir?

Yetişkin merkezcilik, yetişkinlerin toplumsal ve eğitimsel hayatta, gençler ve çocuklar üzerinde baskın olan, onların düşünsel ve duygusal ihtiyaçlarını göz ardı eden bir bakış açısını ifade eder. Bu kavram, yetişkinlerin kendilerini ve deneyimlerini, dünyayı anlama ve şekillendirme yolu olarak konumlandırdığı bir anlayışa dayanır. Yetişkin merkezcilik, eğitimde, toplumda ve hatta ailede, çocukların sesinin yeterince duyulmadığı, onların bakış açılarının çoğu zaman göz ardı edildiği bir ortam yaratır.

Bu bakış açısının toplumsal etkileri geniştir. Yetişkin merkezcilik, çocukları ve gençleri pasif alıcılar olarak görür, onları toplumsal normlara uymaları gereken bireyler olarak şekillendirir. Oysa öğrenme, sadece yetişkinlerin aktardığı bilgiye dayalı bir süreç değil, aynı zamanda gençlerin kendi deneyimleriyle dünyayı keşfetme ve anlamlandırma sürecidir.

Öğrenme Teorileri ve Pedagojik Yöntemlerle Yetişkin Merkezcilik

Öğrenme teorileri, bireylerin bilgiye nasıl ulaşacağı ve bu bilgiyi nasıl anlamlandıracağına dair farklı bakış açıları sunar. Ancak çoğu geleneksel eğitim teorisi, öğretmeni bir otorite olarak konumlandırırken, öğrenciyi pasif bir alıcı olarak görür. Yetişkin merkezcilik, bu anlayışı pekiştiren bir pedagojik yaklaşımdır. Ancak günümüzdeki çağdaş öğrenme teorileri, öğrenme sürecinin her birey için aktif ve etkileşimli bir deneyim olması gerektiğini savunur.

John Dewey’in deneyimsel öğrenme anlayışı, bireylerin yaşadıkları çevre ve kültürel bağlamla etkileşim içinde öğrenmelerini önerir. Bu bakış açısına göre, öğrenme yalnızca bir yetişkinin bilgiyi aktaracağı bir süreçten ibaret değildir. Aksine, çocukların ve gençlerin düşünme, sorgulama ve keşfetme becerileri, onları öğrenme sürecinde aktif kılar. Yetişkin merkezcilik ise, bu doğal öğrenme sürecine zarar verir ve yetişkinlerin sesinin her zaman baskın çıkmasına yol açar.

Paulo Freire’in diyalektik eğitim anlayışı da yetişkin merkezcilikten farklıdır. Freire, eğitimde eşitlikçi bir yaklaşım önerir ve öğrencilerin aktif katılımını önemser. Onun eğitim anlayışında, öğretmen ve öğrenci arasında bir güç farkı yoktur. Ancak yetişkin merkezcilik, bu yaklaşımı engelleyebilir çünkü bu anlayışta öğrencilerin sesleri ve ihtiyaçları genellikle göz ardı edilir. Bu durum, öğrenme sürecini engelleyen, bireysel gelişimi kısıtlayan bir engel oluşturur.

Bireysel ve Toplumsal Etkiler

Yetişkin merkezcilik, sadece eğitimde değil, toplumsal yaşamda da geniş bir etki yaratır. Çocuklar ve gençler, yetişkinlerin belirlediği sınırlar içinde hareket eder ve toplumsal normlar doğrultusunda şekillenir. Bu, gençlerin kendi kimliklerini ve potansiyellerini keşfetmelerini engelleyebilir. Toplum, genellikle yetişkinlerin belirlediği “doğru” yoldan sapmadan ilerlemeyi bekler. Yetişkin merkezcilik, bu normları dayatır ve gençlerin farklı bakış açılarını, yenilikçi düşünme biçimlerini engeller.

Örneğin, çocukların sadece eğitim sistemi aracılığıyla değil, aynı zamanda aile içindeki ilişkilerde de yetişkinlerin bakış açılarına göre şekillendiğini görebiliriz. Ailelerin, çocuklara yönelik beklentileri ve toplumsal rollerin baskısı, onların bireysel farklılıklarını görmezden gelmelerine yol açar. Bu durum, toplumsal eşitsizlikleri ve güç dengesizliklerini pekiştirir.

Kendi Öğrenme Deneyimlerinizi Sorgulayın

Sizce toplumsal yapılar, öğrenme süreçlerinizi nasıl şekillendirdi? Yetişkinlerin bakış açıları, sizin öğrenme deneyimlerinizi ne şekilde etkiledi? Kendi eğitiminizde yetişkin merkezcilikten nasıl etkilendiniz ve bu durum size nasıl bir bakış açısı kazandırdı?

Bu soruları düşünmek, toplumun ve bireysel deneyimlerin öğrenme üzerindeki etkilerini daha derinlemesine anlamamıza yardımcı olabilir. Yetişkin merkezcilik, sadece bireylerin öğrenme süreçlerini değil, toplumsal yapıları da yeniden şekillendiren bir olgudur. Bu yazıda ele aldığımız gibi, bu bakış açısını sorgulamak ve bireylerin kendi seslerini bulmalarına olanak tanımak, öğrenmenin dönüştürücü gücünden faydalanmak için önemli bir adımdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
elexbett.nettulipbetgiris.org